Hayat telaşı ve gündelik stresler sürecinde kendimizi ihmal ederiz. Unutulan cilt; zamanın acımasızlığı ile erken deforme olarak yaşlanmaya başlar. Yaşlanmanın erken belirtileri ilk olarak yüz bölgesinde kendini gösterir. Çevresel faktörler dediğimiz dış etkenler (stres, güneş, sigara vb) nedeniyle ve ilerleyen yaşın etkisiyle cilt üzerinde; leke, genişleyen gözenekler, ince ve/veya derin kırışıklar, akne izleri, ciltteki düzensizlikler, cildin gevşemesi ve sarkması vb gibi sıkıntılar kaçınılmazdır.
Çevresel faktörlerde cildin en büyük düşmanı ise güneştir. UV (ultraviyole) ışınlar cilt esnekliğinin ve gençliğinin anahtarı olan kollajen doku ve elastik liflerin kalitesine olumsuz etki eder. Yerçekimi etkisi ile zaman içinde cildin gerginliği azalarak; cilt parlak pürüzsüz dolgun yapısımı kaybeder. Bu durum bazen çok erken de görülebilir. Yaşlanma belirtilerine ne kadar erken müdahale edilirse o kadar iyi sonuçlar alınır.
Lazer yöntemi yüzdeki pek çok sorunun giderilmesinde kullanılan etkin yöntemlerin başında geliyor. Cilt problemlerinin ameliyatsız tedavisinde tıbbın geldiği son nokta lazerle cilt gençleştirme tedavisidir. Ameliyat olmaktan çeşitli nedenlerle tedirgin olan hastalar için cerrahi dışı, iyileşme sürecinin kısa olduğu veya hiç gerekmediği ve bu nedenle gündelik hayatı etkilemeyen lazerle cilt gençleştirme teknikleri gün geçtikçe geliştirilmiş ve son yıllarda giderek popülerliği artmıştır.
Deri yüzeyinden gönderilen lazer ışınları deri yüzeyini soymadan alt deride kolajen tabakada ısınma etkisi ile küçük hasarlar oluşturulur. Kolajen tabakada oluşan minimal hasarlar ile cilt kendi tamir mekanizmalarını harekete geçirir. Cildin sistematiği bu noktada hasarlı kollajeni yok ederek taze kollajen oluşumunu başlatır. Kollajenin yenilenerek kırışıklıkların azaldığı, yüzeyi daha düzgün ve gergin, gözenekleri küçülmüş bir deri elde edilir.